



Ana
Sayfa
Demokrasi
Dikkat Çekenler
Önce Demokrasi
AB Yolunda
Haklarımız
Savaşa Hayır
Sivil Toplum
Sivil Anayasa
Minidev'in Amacı
Kültür
K Dergisi
Kültür-Sanat
Çevre
Gey-Lezbiyen Kültürü
L.G.B.T.T Yazıları
Alternatif Tıp
Başucu Yazıları
Cinsel Yaşam
Doğan Cüceloğlu İle İletişim Dünyası
Farklı Renkler, Farklı Kültürler
Süryani Kültürü
Yahudi Kültürü
Ermeni Kültürü
Rum Kültürü
Diğer
Minidev'de yazmak ister misiniz?
Reklamlarınız İçin
İletişim
YAZARLAR |

AB
Editörü'nden |

Güncelleme: 26. 09. 2007
|
|
|
AKP’nin Anayasayla İmtihanı
Temmuz seçimlerindeki başarı sonrasında, hele Türkiye’nin önünü açma ve orta sağa yerleşme iddiasında olan bir iktidarın 2004 sonundan beri bekleyen reformları yapmama konusunda bir gerekçesi kalmadı. Nitekim seçim sonrası atmosfer gayet olumlu, beklentiler muazzamdı. Daha birkaç hafta önce Başbakan hükümet programında bu yönde gayet olumlu ifadeler sarfetmişti.
Buna rağmen bugün 2. Erdoğan hükümetinin siyasî reform ve demokratikleşme konusunda çekingen ve tarafgir bir tavır içerisine girdiği görülüyor. Bir yandan olabildiğince çağdaş, sivil ve liberal bir anayasa üzerinde çalışılıyor. Diğer yanda, örneğin Ceza Yasası’nda bulunan ve hem carî hem taslak anayasanın ruhuna tamamen aykırı 301 ve benzeri 14 madde konusunda hiçbir adım atma niyeti görülmüyor. Bunun arkasında ‘önce anayasa sonra diğer meseleler’ yaklaşımı var. Anayasaya her derde deva bir anlam yüklenirken siyasetçi sorumluluktan kaçıyor. Halbuki mesele yasal icraat ve uygulamada.
Aslında bu durum, alakart bir demokrasiyi benimsemiş görünen AKP açısından mantıklı. Parti kurmayları Sapanca’da taslağın AKP versiyonu üzerinde çalışırken işlerine gelen açılımlara ağırlık verdiler, diğer maddeleri ise gözden çıkarmaya hazır olduklarını imâ ettiler. Bu durumda da özgürlükler tartışması dönüp dolaşıp din özgürlüğü, o da sünnî islâmın özgürlüğüne indirgenmiş oldu.
Ürkeklik? Oportünizm?
Orta sağa yerleşmek ve ülkeyi dönüştürmek iddiasında olup tek başına hükümet olmuş bir iktidar neden ürker?
1. Anayasa taslağı, orta sağın sahibi olma iddiasına rağmen AKP’nin siyasî felsefesine bir kaç beden bol geldiği için.
2. Türkiye’deki çoğunluğun dünyevî/muhafazakâr görüşünü kendisinin temsil ettiğini bildiği ve bu kitlenin taleplerinin ötesine geçmeyi siyaseten tehlikeli bulduğu için. Halbuki çoğunluğun taleplerini iyi okuyarak hükümet olmak illâ ki memleketin her derdine çare bulunacak demek değildir. Kendi çoğunluğuna mensup olmayanların düşünce ve taleplerine saygı, yani demokrasi kültürü babında AKP yeni anayasanın getireceği açılımları heba etmek, çoğulculuğu çoğunluğa feda etmek üzere. Zira kendi yaklaşım ve çözümlerinin doğruluğu konusunda akılalmaz bir özgüven içerisinde.
3. Ortalığı pek bulandırmadan statükoyu gözeterek bulunduğu iktidar pozisyonunu muhafaza etmek için. Bu bağlamda özellikle Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığındaki ısrar sonrasında AKP’nin kendini sanki devlete sürekli ödün vermek zorunda hissettiğini söylemek mümkün.
4. Asgarî dozda reform ve görüntüde AB uyumunun gereken yabancı sermayeyi sağlamakta yeterli olduğunu düşündüğü için. İçi hızla boşaltılıyor olsa da yeni anayasanın dışarıda pazarlanması ve geçende devletin tepesinde yapılan ‘dostlar alışverişte görsün’ yollu AB toplantısının bu algılamayı pekiştireceği düşünülüyor muhakkak.
Sivil anayasa, AKP iktidarı ve Türkiye için hayatî bir test niteliğinde. Eğer bugünkü gidişat kesinleşirse AKP’li olmayıp bu partiyi daha fazla demokrasi amacıyla destekleyen demokrat ve liberal cenahların AKP’yi desteklemeye devam etmeleri giderek zorlaşacaktır. AKP’nin sıradan bir parti haline gelmesi ise onu Türk siyasetinin mâlum şablonlarıyla özdeşleştirecek ve giderek CHP/MHP karşısında farklı bir siyaset gütmesini engelleyecektir. Kısaca, ‘kendine müslüman bir Anayasa’ siyaseten sonun başlangıcı olabilir. Aksine anayasa taslağını örneğin kadın-erkek eşitliği konusunda, daha özgürlükçü kılarak ülke sorunlarının çözümünde topyekûn bir irade sergilemek mümkün.
Bu, hem bugünkü türban-Malezya-şeriat etrafında dönen kısır tartışmalardan kurtulmamızı hem de ufkumuzun açılmasını sağlayacaktır. Bunun için gereken 301, Kürt sorunu, yargı reformu gibi konularda anayasanın arkasında duracak ve ruhunu şimdiden yansıtacak somut ve inandırıcı girişimleri beklemeden yapmaktır.


Bu
yazı Vatan
Gazetesi'nde de yayınlanmıştır.

|
Cengiz
Aktar
Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi
|


Diğer
yazıları için tıklayın
AB
YOLUNDA
Küçük bir Arşiv

|
|
|

AVRUPA
YOLUNDA AB
EDİTÖRÜ'NDEN


AB'NİN
FAALİYETLERİ

ULUSAL PROGRAM

TÜRKİYE
İÇİN
KATILIM ORTAKLIĞI
Yazarlar

Merih
Akalın

Zehra Akdoğan

Cengiz Aktar

Uğur Alper

Orhan Bahçıvan

Dr. Arı Balcı

Rüstem Batum

Şabo Boyacı
 
Doğan Cüceloğlu

Şuayip Dağıstanlı

Dilek Dalaklı

Önal Demirci

Tuğrul Eryılmaz

Aynur Gedik

Dr. Mehmet Gürsel

Hakan Kuyucu

Sevin Okyay

Hakan Onum

Dr. Erhan Özer

Dr. Ender Saraç

Robert Schild

Cem Şen

Aykut Tankuter

Umur Talu

Anna Turay

Metin
Yahya Üster

Aret Vartanyan

Dr. Nesrin Yetkin

Erol
Yurderi
Servisler
YENI Okurdan

Bizi desteklemek
İster misiniz?

Yardım

E-posta

Favorilerinize
Ekleyin

miniDEV'i
Tavsiye Et

İletişim

miniDEV'i
Ana Sayfanız yapın
|