Küçük
bir ruhun hikayesi...

Günün birinde küçük ruh heyecan içinde Tanrı'ya gitti ve ona "Ben kim
olduğumu biliyorum" dedi.
Tanrı, "Peki sen kimsin?" dedi.
Küçük ruh "Ben ışığım" dedi.
Ve Tanrı, "Doğru, sen ışıksın!" dedi.
Ruh bir an düşünür ve sonra "ama ben ışık OLMAK istiyorum."dedi. Tanrı,
"Ama sen IŞIKSIN." dedi.
Ruh, "Işık olduğumu biliyorum, ama ışık OLMAK istiyorum. Işık olmayı
kendim deneyimlemek istiyorum. Kendi deneyimlerimle bilmek istiyorum."
dedi.
Tanrı, "Anladım, sen halihazırda olduğun şeyi deneyimlemek istiyorsun."
dedi.
Küçük Ruh, "Evet, istediğim budur. Kendimi ışık olarak deneyimlemek
istiyorum - sadece bilmek yetmiyor. Işık olmayı yaşamak istiyorum."
dedi.
Tanrı dedi ki, "Bunu anlayabiliyorum, ancak bu çok zor bir iş. Çünkü
yarattığım ışıktan başka bir şey yok ortada. Ve senin ışığın güneşin
içindeki bir mum gibi. Sen orda milyarlarca ve milyarlarca başka mumların
arasındasın ve hepiniz birlikte güneşi oluşturuyorsunuz. Bu mumlardan
bir tanesi dahi olmasa güneş de olmaz. Işıkların arasında ışığını fark
etmek istiyorsun ki bu oldukça karışık bir bilmece."
"İyi ama sen Tanrı'sın, bir çözüm bulursun." dedi küçük Ruh. "Düşündüm
ve buldum." dedi Tanrı. "Kendini ışıkların içinde bir ışık olarak farketmen
imkansız olduğuna göre seni, senin olmadığın bir şeyle kuşatacağız.
Birlikte senin olmadığın bir şeyi hayal edip seni onunla saracağız ve
bunun adını karanlık koyacağız. Seni bu karanlıkla saracağız. Seni senin
tam zıddın olan bir şeyle sararak senin ne kadar parlak bir ışık olduğunu
deneyimlemeni sağlayacağız."
Küçük Ruh, "Tamam, ben karanlığı getirmeye razıyım, böylece ışık olabileceğim."
Tanrı, "Bunu senin için istedim. Seni karanlıkla kuşatacağım ama kendini
karanlıkla kuşatılmış bulduğun an yumruğunu kaldırıp, göklere küfretme,
sadece karanlığı aydınlatan bir ışık ol ki gerçekten ışık olduğunu bilebilesin.
Ve dokunduğun yaşamların hepsi de senin ne olduğunu bilebilsinler. İnsanların
önünde parlamalısın ki onlar kendi ışıklarının yansımalarını sende görebilsinler.
Bunu sahip olduğun ilahi veçhelerin herhangi biri ile yapabilirsin.
Şimdi yaşam formu içinde iken "ruh amacı" olarak seçtiğin ve yaşamlar
boyunca seçmeye devam edeceğin veçhelerimden herhangi birini dikkatlice
seç. İyi ve akıllı bir seçim yap. Evet söyle bakalım önündeki yaşam
için neyi seçiyorsun?" diye sordu.
Küçük Ruh büyük bir heyecanla, "Herhangi bir veçhen olabilirim." dedi.
Tanrı, "Evet ama bu senin seçimin olmalı, hangisi," diye sordu. Küçük
Ruh, "Yani önümüzdeki yaşam için, mutluluk, neşe, akıl, barış, sevgi
ya da bir başka şey olabilir miyim," diye sordu. "Haklısın," dedi Tanrı.
Küçük Ruh, "Seçtim!" diye bağırdı, "Seçtim. Ne olmak istediğimi, neyi
deneyimleyeceğimi seçtim."
Tanrı, "Evet" dedi, "bu senin için büyük bir gün çünkü sen bağışlamayı
seçtin, sen bağışlama olacaksın."
"Evet, evet" dedi küçük Ruh, "olmak istediğim bu. Kendimi bağışlama
olarak deneyimlemek istiyorum."
"Kulağa hoş geliyor" dedi Tanrı. "Yalnız bir sorun var. Ortada bağışlanacak
kimse yok!"
"Hiç kimse yok mu?" dedi küçük Ruh.
Tanrı yanıtladı: "Etrafına bir bak. Senden daha az mükemmel, daha az
parlak kimse görüyor musun?"
Küçük Ruh döndü, evrenin dört bir yanından olan biteni seyretmeye gelen
diğer ruhlara baktı. Tek görebildiği hepsinin de en az kendi kadar mükemmel,
parlak ve bütün olduğu idi. Etrafındaki bu mükemmelliği gören küçük
Ruh, "Etrafımda mükemmellikten başka hiçbir şey göremiyorum. O zaman
ben kimi bağışlayacağım? Benden daha az mükemmel olan tek bir varlık
yoksa ortalıkta ben mükemmelliği nasıl deneyimleyeceğim?"
Tam o sırada bir Ruh dostça kalabalığın önüne çıktı. "Üzülme, beni bağışlayabilirsin."
dedi.
Küçük Ruh, "sen kimsin" diye sordu.
Dost Ruh, "Ben kalabalığın içinden herhangi biriyim, sadece bir adım
öne çıkmayı seçtim. Sana önündeki yaşam süreci içinde bağışlanacak birisini
temin edeceğim, sana öyle bir şey yapacağım ki sen de bağışlamayı deneyimleyebileceksin."
"Ne, ne yapacaksın? Nasıl yapacaksın?" diye sordu küçük Ruh.
"Bir şeyler düşünürüz," diye yanıtladı dost Ruh.
"Ama neden? Neden bunu yapacaksın, sen de en az benim olduğum gibi tam
bir mükemmeliyetsin, bir güzelliksin, ışığın parlak kişiliğinin simgesi
olarak parıldarken, niye böyle bir şey yapasın ki? Titreşimlerinin hızı
sana öyle bir parlak kazandırıyor ki gözlerimi kamaştırıyorsun. Bu titreşim
düzeyini yavaşlatmayy istemeni anlayamıyorum. Böyle korkunç bir şeyi
yaparak kendini niye ağırlaştırasın ki?"
"Çünkü," dedi dost Ruh, "Çok basit. Bunu yapacağım, çünkü seni seviyorum.
Öyle şaşırmış bakma bana. Hatırlamıyor musun, sen de benim için aynısını
yapmıştın. Bu kadar çabuk mu unuttun? Bu dansı seninle birlikte, ikimiz
daha önce de yaptık. Hatırlasana seninle her şey olduk. Yukarısına da
çıktık, aşağısına da indik, soluna, sağına, öncesine, sonrasına gittik.
Her şeyin iyi ve kötü yanları olduk. Her ikimiz de bir diğerimiz için
bir diğer yanı oluşturduk. Mutlaka hatırlarsın, sen benim katilim, ben
de senin katilin olmadık mı? Hatırlasana... Evet bir noktada haklısın.
Titreşimi senin tanımladığın şekilde düşürmek hiç de kolay olmayacak.
Kolay bir konu değil bu, ama olsun, ben de senden bir başka yaşam süreci
için benzer bir şey isterim. .... yeter ki sen bağışlama olabil."
"Ne istersen yaparım" dedi küçük Ruh. "Kendimin ne olduğunu öğrenmek
için ne gerekirse yaparım. Söyle, karşılığında ne istiyorsun?"
Dost Ruh şöyle dedi: "Sana vursam da, yüzüne tükürsem de, sana olabilecek
en büyük kötülüğü yapsam da, aynı anda benim gerçekte kim olduğumu anımsa.
Eğer beni şimdi olduğu gibi unutursan, ben de kendimi hatırlayamam.
Daha da kötüsü sen de kim olduğunu unutursun ve ikimiz de unuttuğumuz
zaman bize bunu hatırlatacak bir üçüncüye ihtiyaç duyarız..."


 |

Diğer yazılar için tıklayın