




Ana
Sayfa
Demokrasi
Dikkat Çekenler
Önce Demokrasi
AB Yolunda
Haklarımız
Savaşa Hayır
Sivil Toplum
Sivil Anayasa
Minidev'in Amacı
Kültür
K Dergisi
Kültür-Sanat
Çevre
Gey-Lezbiyen Kültürü
L.G.B.T.T Yazıları
Alternatif Tıp
Başucu Yazıları
Cinsel Yaşam
Doğan Cüceloğlu İle İletişim Dünyası
Farklı Renkler, Farklı Kültürler
Süryani Kültürü
Yahudi Kültürü
Ermeni Kültürü
Rum Kültürü
Diğer
Minidev'de yazmak ister misiniz?
Reklamlarınız İçin
İletişim
YAZARLAR |

Büyülü Dükkan

Uzak diyarlardan birinde bir ülkede, yemyeşil tepelerin arasında, kışın
bembeyaz bir kar örtüsü ile, baharda rengârenk kır çiçekleri ile kaplanan
bir vadi vardı. Ortasından küçük bir ırmağın geçtiği bu vadi "büyülü
vadi" olarak anılırdı. Ona bu adı veren ise, vadideki ilginç bir dükkân
ile, bu dükkânda yaşananlardı. Ünü ülkenin dört bir yanına yayılmış
olan dükkânın adı "büyü dükkânı" idi.

Büyü dükkânı'nın sahibi, ak saçlı, ak sakallı bir ihtiyardı. Burası,
aynı zamanda onun yaşadığı yerdi. Bu nedenle dükkânın dışarıdan görüntüsü,
tıpkı bir ev gibiydi. Üç tarafında da yeşil çerçeveli pencerelerin olduğu,
tamamı ahşaptan yapılmış olan bu binaya, bir verandadan giriliyordu.
İçeri girer girmez, ilginç eşyalarla donanmış oldukça geniş bir oda
ile karşılaşıyordunuz. Büyük bir kütüphane, üzerlerinde çok sayıda eşyanın
bulunduğu raflar, masa ve konsollar, dükkânın dört bir tarafını kaplıyordu.

Her insanın yaşamında çok istediği ancak sahip olamadığı bir şeyler
vardır ya da sahip olup kaybettiği şeyler. Bazen de sahip olduğu ancak
kurtulmak istediği şeyler. İşte bütün bunlar, o ülkede yaşayan insanların
bir kısmı için, büyü dükkânına gelme nedeniydi. Bu dükkânda, isteklerinizi
sınırlamak zorunda değildiniz. Müşteriler, hayal edebildikleri her şeyi
isteme ve alma hakkına sahiptiler. Tabii, bedelini ödedikleri takdirde.
Her yerde olduğu gibi bu dükkânda da almak istediğiniz şeyin bir bedeli
vardı. Bu bedelin ne olacağı, dükkân sahibiyle yaptığınız pazarlık sonucunda
ortaya çıkardı. Ancak, büyü dükkânında yapılan pazarlıklar, günlük yaşamdakilerden
biraz farklı olur ve pek çok müşteriyi şaşırtırdı.

Büyü dükkânında satıcı olmak bilgelik isterdi. O güne kadar dükkâna
gelen hiçbir müşteriyi geri çevirmemişti dükkân sahibi. Herkes, çok
istediği bir şeye sahip olmak uğruna onca yolu göze alarak gelir ve
mutlaka alabileceği en iyi şeyi almış olarak çıkardı. Ama genellikle
aldığı şey, istediği şeyden çok farklı olurdu. Büyü dükkânı, hemen her
gün bir müşteri ağırlardı. Ancak, yılda birkaç kere de olsa kimsenin
uğramadığı günler olurdu. Yaşlı adam, o günün de bunlardan biri olmasından
korktu. Nedense işsizlik içini ürpertmişti. Tam o sırada uzakta bir
karartı gördü. Kar beyazının kamaştırdığı gözlerini kırpıştırıp tekrar
baktığında, bunun yaklaşmakta olan bir insan olduğunu anladı.

İçini bir sevinç kapladı. Gidip sobasına bir odun attı ve tam pencerenin
karşısındaki sallanan koltuğa oturup, müşterisini beklemeye koyuldu.
Üç basamakla çıkılan, ahşap zeminli verandadaki ayak seslerini ve onlara
eşlik eden gıcırtıyı duymaktan çok hoşlanırdı. Beklediği kişinin ayak
sesleri, ikinci basamakta kesilirdi. Müşteri çalmadan, kapıyı açmamayı
prensip edinmişti yaşlı adam. Çünkü, hemen herkes o kapının önünde durup,
bir kez daha düşünürdü.

Kapıyı çalmaktan vazgeçip dönenler, az da olsa olmuştu. O gün de aynı
şeyi yaptı. Sonunda kapı çalındı. Açtığında, karşısında soğuktan kızarmış
elleriyle atkısını çıkarmaya çalışan bir erkek gördü. "İyi sabahlar,
girebilir miyim?" diye sordu müşteri.

Dükkân sahibi, müşterisini içeri aldıktan sonra, ısınması için ona bir
kahve ikram etti. Sessizce kahvesini içerken etrafı seyreden adam, Acaba
büyü dükkânından çıkarken istediği gibi bir alışveriş yapmış olacak
mıydı?

Bir süre söze nasıl başlayacağını bilemedi.
Sonunda, fazla düşünmeden aklından ilk geçeni söyleyiverdi: "Ününüzü
duyunca çok uzaklardan kalkıp geldim buraya. İstediğim şeyi, bir tek
sizin dükkânınızda bulabileceğimi söylediler. Karşılığında ne isterseniz
vermeye hazırım."

"İstediğiniz şeyin ne olduğunu öğrenebilir miyim?"
"Bakın, ben elli beş yaşındayım. Yani yolun yarısını geçeli çok oldu.
Söylemeye dilim varmıyor ama yolun sonuna yaklaştım galiba. Bu gerçeğe
tahammülüm yok. Ben bugüne kadar ki hayatımı geri istiyorum. Mümkün
mü?"
"Elbette mümkün. Biliyorsunuz, dükkânımda her şey mevcut. Ancak tam
olarak ne istediğinizi anlayabilmem için, bana geri istediğiniz hayatınızı
biraz anlatabilir misiniz?"

Hüznünün yüzüne yansımasına engel olamayan müşteri, yaşlı satıcının
sorusu karşısında ancak şunları söyleyebildi:
"Geçmiş yaşamımda birçok hata yaptım. Bunlar için pişmanlık duyuyorum.
Yanlış kararlar verdim, kayıplara uğradım. Zamanı hovardaca harcadım.
Bir gün bir de baktım ki, hayat yanımdan geçip gidiyor. Paniğe kapıldım
ve bir çare aramaya başladım. Dostlarımla konuşmayı denedim. Beni teselli
edip derdimi unutturmaya çalışanlar da oldu, yardım etmeye çalışanlar
da. Ama hiçbiri kâr etmedi. Kendimi çok mutsuz hissediyordum. Derken,
bir gün birisi bana sizden ve büyü dükkânından söz etti. Bunu duyar
duymaz sanki içimde bir ışık yandı. Büyük bir umutla hemen yollara düşüp
size geldim. Kendimi çok çaresiz hissediyorum. Lütfen elli beş yılımı
bana geri verin."
"Yani, siz pişmanlık duyduğunuz hayatınızı yeniden yaşamak mı istiyorsunuz?"
"Elbette hayır. Söylemek istediğim bu değil. Ben yalnızca kaybettiğim
yıllarımı geri istiyorum. Eğer bir şansım daha olursa aynı hataları
tekrarlamayacağım."
"Herhalde bunu çok istiyorsunuz."
"Evet, hem de her şeyimi verecek kadar."
"Peki, benim size vereceğim elli beş yılın karşılığında siz bana ne
verebilirsiniz?"
"Ne isterseniz?"
"Sanki bunun için her şeyden vazgeçmeye hazır gibisiniz."
"Hiç kuşkunuz olmasın. Şu anda sahip olduğum her şeyden vazgeçebilirim.
Yeter ki geride bıraktığım yıllarımı bana geri verin."

Yaşlı adam, ellerini sakallarında dolaştırırken, kendini sallanan koltuğunun
devinimlerine bırakmıştı. öne doğru eğilerek müşterisinin gözlerinin
içine baktı ve ağır ağır konuşmaya başladı:
"Beyefendi, her ne kadar siz elli beş yıl karşılığında bana her şeyinizi
vermeye hazır olsanız da, ben sizden bir tek şey isteyeceğim."
"Dileyin benden ne dilerseniz."
"Belleğinizi..."
"Anlamadım?"
"Belleğinizi dedim. Elli beş yılın yaşantısını içinde barındıran belleğinizi
istiyorum."
"Ah evet anladım. İlginç bir bedel. Kabul ediyorum. Tamam alın belleğimi."
"Emin misiniz?"
"Neden olmayayım? Elli beş yıl kazanacağım."
"Belleğinizi, içindeki her şeyle birlikte bu dükkânda bırakıp gideceksiniz.
Elli beş yılın tek bir anını hatırlamayacaksınız, buraya neden geldiğinizi
bile."
"Daha iyi ya. Her şeye yeniden başlayacağım. Zaten geçmişi hatırlamak
istemiyorum ki."
"O halde, korkarım elli beş yıl sonra buraya tekrar gelirsiniz. Tabii
o zaman benim yerime bir başkası size yardımcı olur."
"Hayır hayır. Emin olun ki, şu dakika belleğimi size bırakıp elli beş
yılımı geri alacağım ve dükkânınızı bir daha dönmemek üzere terk edeceğim.
Ve yine söz veriyorum, şu ana kadar yaptığım hataların hiçbirini tekrar
etmeyeceğim."
"İsterseniz başka sözler vermeyin. Çünkü, az sonra, belleğinizle birlikte
bütün hepsini burada bırakıp gideceksiniz."

Yaşlı adamın son sözleri, müşterinin duraklamasına neden olmuştu. Bu
sözlerin anlamını kavrayabilmek için birkaç saniye düşünmek zorunda
kaldı.
"Nasıl yani? Buradan çıktığımda hiçbir şey hatırlamayacak mıyım? Sizinle
konuştuklarimızı bile, öyle mi?"
"..............."
"Yani hiçbir şeyi mi? Buraya neden geldiğimi, sizin kim olduğunuzu ve
hatta..."
"Ne yazık ki!"

Yaşlı adam, şu anda pazarlığın sonuna geldiklerini hissediyordu. Karşısında
oturan müşterinin yüzünde gördüğü aydınlanma, pazarlık sahnelerinin
en hoşlandığı görüntüsüydü. Son sözleri müşterisinin söylemesini istediği
için bir süre sessiz kaldı ve bekledi. Bu seferki sessizliğin, müşterisinin
işine yaradığından emindi. Onun aydınlanan yüzünün ortasında parlayan
gözbebekleri, yaşlı satıcı için, sessizliğin içinden çıkacak sesli bir
coşkunun habercisi gibiydi.

Gerçekten de, konuşmaya başlayan müşterisi onu yanıltmadı: "Sanırım
ne demek istediğinizi şimdi anlıyorum. Eğer elli beş yılın bedeli bu
ise, pes ediyorum. Belleğimden vazgeçemem. Bu neye benziyor biliyor
musunuz? Bir kadının, çok istediği bir tokayı, saçları karşılığında
satın almasına. Çok ilginç bir insansınız. Bana, büyü dukkanından almak
istediğimden çok farklı birşeyle çıkacağımı söylemişlerdi de inanmamıştım.
Ben, bugüne kadar ki yaşamımı almak için gelmiştim, ancak bugünden sonraki
yaşamımı alıp gidiyorum. Size teşekkür ederim."
"Bir şey değil. Güzel bir pazarlıktı. Hoşçakalın."

Diğer yazılar için tıklayın
|

Yazarlar

Merih
Akalın

Zehra Akdoğan

Cengiz Aktar

Uğur Alper

Orhan Bahçıvan

Dr. Arı Balcı

Rüstem Batum

Şabo Boyacı
 
Doğan Cüceloğlu

Şuayip Dağıstanlı

Dilek Dalaklı

Önal Demirci

Tuğrul Eryılmaz

Aynur Gedik

Dr. Mehmet Gürsel

Hakan Kuyucu

Sevin Okyay

Hakan Onum

Dr. Erhan Özer

Dr. Ender Saraç

Robert Schild

Cem Şen

Aykut Tankuter

Umur Talu

Anna Turay

Metin
Yahya Üster

Aret Vartanyan

Dr. Nesrin Yetkin

Erol
Yurderi
Servisler
YENI Okurdan

Bizi desteklemek
İster misiniz?

Yardım

E-posta

Favorilerinize
Ekleyin

miniDEV'i
Tavsiye Et

İletişim

miniDEV'i
Ana Sayfanız yapın
|