Sabır

Öğrenmek için zaman gerekir,
sabır gerekir,
ustaları izlemek gerekir.
Dünya hızlandıkca zaman kısalabilir,
ama öğrenmenin esası değişmez.
Çin'de
ve Hint diyarlarında yüzyıllardır anlatılan bir hikâyede konu, öğrenmenin
değişmeyen esasıdır...
Genç
bir adam, değerli taşlara ilgi duyarmış ve mücevher ustası olmaya karar
vermiş.
"Bu mesleği yapacaksam, iyi bir mücevher ustası olmalıyım," diye düşünmüş
ve ülkedeki en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış.
Sonunda bulmuş; yanına varmış, bir süre bekledikten sonra usta tarafından
kabul edilmiş.
"Anlat, dinliyorum," demiş usta. Genç adam anlatmaya başlamış, taşlara
ilgi duyduğunu ve iyi bir mücevher ustası olmaya karar verdiğini heyecanla
anlatmış.
Yaşlı
usta sesini çıkarmadan genç adamı dinlemiş, sözleri bitince de ona bir
taş uzatmış,
"Bu bir yeşim taşıdır," dedikten sonra genç adamın avucuna taşı bırakmış
ve avucunu kapatmış. "Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca
hiç açma. Bir yıl sonra tekrar gel. Haydi şimdi güle güle," demiş ve
şaşkın genç adamı öylece bırakıp kalkmış, odadan çıkmış.
Genç adam evine dönmüş, kendisini merakla bekleyen annesiyle babasına
neler olduğunu anlatmış. Anlattıkça da kendisine çok anlamsız gelen
bu hareketi ve soğuk konuşması nedeniyle kızdığı ustaya olan öfkesi
artıyormuş.
Günler geçmeye başlamış. Genç adam sürekli söyleniyor, ama avucunu hiç
açmıyormuş.
"Nasıl böyle budalaca bir şey yapmamı ister? Bir de ülkenin en iyi mücevher
ustası olacak. Bu saçmalığa bir yıl boyunca nasıl katlanacağım, böyle
bir eziyetle nasıl yaşarım?
Bu ne biçim ustalık. Ustalık kaprisi yapacaksa, bari başından yapmasaydı."
Devamlı söyleniyor, her önüne gelene ustadan yakınıyor, ama avucunu
hiç açmıyormuş. Avucu kapalı uyuyor, bütün işlerini diğer eliyle yapıyormuş.
Ve bu duruma da giderek alışmaya, diğer elini çok rahat kullanmaya başlamış.
Uyurken de yanlışlıkla avucu açılıp taş düşmesin diye hep yarı uyanık
uyuyormuş.
Böylece bir yıl geçmiş, her günü zorluklarla dolu, her gecesi de yarım
uykuyla yaşanmış bir yılı tamamlanmış.
Ve
o gün gelmiş.
Genç adam tam bir yıl sonra, büyük ustanın karşısına çıkmış. Usta bir
süre beklettikten sonra yanına gelince, genç adam ne kadar saçma bulursa
bulsun, bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği gururla elini
uzatmış, avucunu açmış.
"İşte
taşın," demiş.
"Bir yıl boyunca avucumda taşıdım, şimdi ne yapacağım?"
Yaşlı
usta sakin bir sesle cevap vermiş:
"Şimdi sana bir baska taş vereceğim, onu da aynı şekilde bir yıl boyunca
avucunda taşıyacaksın."
Bu
söz üzerine genç adam bütün sükunetini kaybetmiş, bağırıp çağırmaya
başlamış. Yaşlı ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış, mücevher ustalığını
öğrenmek için gelen genç bir insana böyle eziyet ettiği için, hasta
olduğunu bağıra çağıra söylemiş.
Genç
adam bağırıp çağırırken, yaşlı usta ona hissettirmeden bir taşı avucuna
sıkıştırmış. Öfkeden yüzü kıpkırmızı genç adam, bir yandan bağırıp çağırırken
avucundaki taşı hissetmiş. Durmuş, taşı biraz daha sıkmış ve heyecanla
konuşmuş:
"Bu taş, yeşim taşı değil usta!.."

Diğer yazılar için tıklayın