Kapıdaki Melek

O
sabah Ben, kuzenimin evine süt getirdiği zaman, her zamanki gibi neşeli
değildi. Orta yaşlı, zayıf adamın konuşmak istemediği belliydi.
1962 Kasımının sonuydu ve Kaliforniya Lawndale'e yeni gelmiş biri olarak
sütçülerin hâlâ kapıya şişeler içinde süt getirdiklerini görmek beni
sevindiriyordu. Kocam ve çocuklarımla beraber ev ararken kuzenimin evinde
geçirdiğimiz haftalarda Ben'in şen konuşmasından hoşlanmaya başlamıştım.
Ama bugün tel taşıyıcıdan sütleri çıkarırken, çok hüzünlü görünüyordu.
Hikayeyi ağzından almak için uzun ve dikkatli bir sorgulama yapmam gerekti.
Utana sıkıla iki müşterinin borçlarını ödemeden şehirden ayrıldığını
ve zararı kendisinin karşılaması gerektiğini anlattı. Müşterilerden
birinin borcu sadece 10 dolardı, ama diğerinin 79 dolar borcu vardı
ve yeni adresini bırakmamıştı. Ben, faturanın bu kadar kabarmasına izin
verecek kadar aptalca
davrandığı için üzgündü.
"Tatlı bir kadındı, altı çocuğu vardı ve hamileydi. Her zaman 'Kocam
ikinci bir iş bulur bulmaz borcumu ödeyeceğim' derdi. Ona inandım. Ne
kadar da aptalmışım! İyi bir şey yaptığını sanıyordum, ama ağzımın payını
aldım."
Ona sadece "Çok üzgünüm" diyebildim.
Onu bir sonraki görüşümde daha da sinirliydi. Bütün sütünü içen pasaklı
çocuklar hakkında konuşurken tüyleri diken diken oluyordu. Tatlı aile,
bir yumurcak sürüsüne dönüşmüştü.
Tekrar üzüntümü dile getirdikten sonra konuyu kapattım. Ama Ben gidince
kendimi onun sorununa kaptırmış olduğumu ve ona yardım etmeyi çok istediğimi
farkettim. Bu olayın hoş bir insanı katılaştıracağından endişe ettiğim
için bu konuda ne yapılabileceğini düşünmeye başladım. Sonra Yılbaşının
yaklaştığını ve büyükannemin söylediği bir şeyi anımsadım: "Biri
senden bir şey almak istediği zaman, bunu ona ver, böylece hiç soyulmazsın."
Ben'in bir sonraki gelişinde 79 dolarlık zararı hakkında kendini daha
iyi hissetmesi için bir yol bulduğumu söyledim.
"Hiçbir şey bana bu konuda kendimi iyi hissettiremez, ama yine
de dinlemek isterim." dedi.
"Sütü kadına ver. Sütü ona ihtiyacı olan çocuklar için verdiğin
için Yılbaşı armağanı olarak kabul et."
"Dalga mı geçiyorsun?" diye sordu. "Ben kendi karıma
bile bu kadar pahalı bir yılbaşı armağanı almıyorum."
"İncil'de, 'Ben yabancıydım ve sen beni kabul ettin' diye yazar...
Sen de o kadını çocuklarıyla beraber kabul ettin."
"Yani o beni aldatmadı mı? Sorun ne biliyor musun? O, senin değil,
benim 79 dolarımdı."
Konuyu kapattım, ama hâlâ önerimin iyi olduğuna inanıyordum. Eve geldiği
zaman şakalaşıyorduk "Ona sütü hâlâ vermedin mi?" diye soruyordum.
"Hayır," diye cevabı yapıştırıyordu, "Ama bir başka tatlı
anne acıma duygularımdan faydalanmazsa, karıma 79 dolarlık bir armağan
almayı düşünüyorum."
Soruyu her sorduğumda biraz daha neşeleniyor gibiydi. Yılbaşına altı
gün kala beklediğim oldu. Ben yüzünde büyük bir gülümsemeyle ve gözleri
parlayarak geldi. "Yaptım!" dedi. "Ona sütü yeni yıl
armağanı olarak verdim. Kolay olmadı, ama kaybedecek neyim vardı ki?
Nasıl olsa süt gitmişti, değil mi?"
Onun sevincini paylaşarak "Haklısın" dedim, "ama bunu
yüreğinde gerçekten hissetmelisin."
"Biliyorum ve hissediyorum" dedi. "Şimdi kendimi gerçekten
daha iyi hissediyorum. Bunun için yılbaşlarını seviyorum. Benim sayemde
o çocukların kahvaltı sofralarında bir süre süt oldu."
Tatil geldi ve geçti. İki hafta sonra güneşli bir ocak sabahı, Ben neredeyse
koşarak geldi. Gülümseyerek "Bunu duymalısın" dedi.
O
gün bir başka sütçünün yerine, farklı bir güzergâh izlediğini anlattı.
Adının söylendiğini duymuş, omzunun üzerinden bakmış ve kendisine doğru
elinde bir miktar para sallayarak koşa koşa gelen bir kadın görmüştü.
Kadını hemen tanımıştı; bir sürü çocuğu olan o tatlı kadın, hani borcunu
ödemeyen.
İnce bir battaniye içinde küçük bir bebek taşıyordu. "Ben, bekle
bir dakika" diye bağırdı, "sana paranı vereceğim." Ben
kamyonu durdurup aşağı indi. Kadın "Özür dilerim" dedi, "sana
paranı verecektim." Kocası bir akşam eve geldiğinde daha ucuz bir
daire bulduğunu söylemişti. Ayrıca bir gece işine girmişti. Tüm bu olanlar
karşısında yeni adresini bırakmayı unutmuştu. "Ama para biriktiriyordum"
dedi, "işte borcumun 20 doları."
Ben "Tamam, sorun değil. Borcunuz ödendi" diye cevap verdi.
Kadın şaşkınlık içindeydi. "Ödendi mi? Nasıl yani? Kim ödedi?"
"Ben."
Kadın ona bir meleğe bakıyormuş gibi baktı ve ağlamaya başladı. Ben
öyküsünü bitirdiğinde "Peki sonra ne yaptın?" diye sordum.
"Ne yapacağımı bilemedim. Elimi omzuna koydum. Daha ne olduğunu
anlamadan ben de ağlamaya başladım. Neden ağladığım hakkında en ufak
bir fikrim yoktu. Sonra bütün o çocukların kahvaltı masasında sütleri
olduğunu düşündüm ve ne oldu biliyor musun? Beni buna ikna ettiğin için
gerçekten memnun oldum."
"20 doları almadın mı yani?"
Ben kızgınlık içinde,
"Elbette hayır" dedi, "ona sütü yılbaşı armağanı olarak
vermiştim ya!"
Shirley Bachelde

Diğer yazılar için tıklayın