




Ana
Sayfa
Demokrasi
Dikkat Çekenler
Önce Demokrasi
AB Yolunda
Haklarımız
Savaşa Hayır
Sivil Toplum
Sivil Anayasa
Minidev'in Amacı
Kültür
K Dergisi
Kültür-Sanat
Çevre
Gey-Lezbiyen Kültürü
L.G.B.T.T Yazıları
Alternatif Tıp
Başucu Yazıları
Cinsel Yaşam
Doğan Cüceloğlu İle İletişim Dünyası
Farklı Renkler, Farklı Kültürler
Süryani Kültürü
Yahudi Kültürü
Ermeni Kültürü
Rum Kültürü
Diğer
Minidev'de yazmak ister misiniz?
Reklamlarınız İçin
İletişim
YAZARLAR |

Dost

Terentius, "Onunla her şeyi paylaşmak zevkinden mahrum kalınca,
hiçbir zevki tatmamaya karar verdim" demiş, yitirdiği bir dostunun ardından.

Nasıl bir insandan bahseder Terentius? Karşısında zavallı gibi
görünmekten gocunmadığımız, bizi değiştirmeye değil geliştirmeye çalışan,
yargılayan değil, kendimizi sorgulamamıza yardımcı olan biri midir yitirilen?

Sabahın
üçünde çaldığımız kapısını açtığında, tek kelime etmeden kollarına atılıp
ağlayabileceğimiz bir insan mıdır Terentius'un acısını bu şekilde
dillendiren?

Nedenlerini merak etse de, göz yaşlarımızın dinmesini bekleyecek kadar
anlayışlı, titrek sesimiz ve telaşlı cümlelerimizi sükunetle dinleyecek
kadar sabırlı, acımızın bir kısmını kendine yük edinecek kadar cömert
ve yürekli insanlar mıdır dost diye seçtiklerimiz? Sadece sohbeti değil,
sessizliği de sıkıcı olmayan; yalnızlığımızı unutmak için varlığı, eksikliğini
hissetmemiz için yokluğu kafi gelen insanlara mı dostum deriz?

Başımıza gelen güzel bir şeyin coşkusu yüreğimize sığmadığında, saate
aldırmayıp telefona sarıldığımız ve karşımızdaki uykulu sese "Kulaklarına
inanamayacaksın!" diye bağırdığımızda, "Sabahı bekleyemez miydin?" demeyen
biri midir gerçek bir dost?

Güzel bir film izlediğimizde, keşke O da olsaydı dediğimiz, okuduğumuz
bir kitaptan bahsedebildiğimiz ve en mahrem sırlarımızı anlattıktan
sonra rahatça uykuya dalabildiğimiz bir sırdaş mıdır yoksa?

Konuşurken gözlerimizi kaçırmadığımız, kendimizi saklamadığımız ve yüzümüze
en acı gerçekleri haykırırken bile darılmadığımız yalnızlığımız mıdır
dost dediğimiz insanlar?

Ne bileyim, aynı fikirde olmasak da uzlaşabildiğimiz, köprüleri atmadan
da tartışabildiğimiz, her savaştan birlikte ve biraz daha güçlenmiş
bağlarla çıktığımız insanlar mıdır dost payesi verdiklerimiz?

Tanıdığımızı sanırken, daha keşfedilmeyi bekleyen nice el değmemis duygular
ve düşünceler taşıdığını gördüğümüz; sürekli bizi şaşırtan kendimiz
midir onlarda sevdiğimiz?

Aristo haklı mıdır; "Dostluk bir ruhun iki ayrı bedende yaşamasıdır"
derken ve Terentius, başka bir bedende toprağa verdiği ruhunun yasını
mı tutmaktadır? Paylaştığı her şeye ölüm de mi dahildir?

Acaba, neyi kaybedeceğini, dostu ölmeden önce fark etmiş midir?

Ya biz; her şeyi paylaşmanın, iddialı ve gerçek dışı geldiği günümüzde,
sahip miyiz gerçek bir dosta?

Ya da adımızın önüne dost sıfatı koyan insanlar var mıdır hayatımızda?
Yoksa kendimizi sevmeyi başaramadığımızdan, şaşırıyor muyuz bizi sevdiğini
söyleyen birinin varlığına, inanamıyor muyuz yanımızda kalmasına ve
uzaklaştırıyor muyuz içten içe bizi sevmesini istediğimiz insanı kendimizden?

Ve bir gün, bir el daha kayıp gittiğinde avuçlarımızdan, kendi mezarımızın
başında ağlayacağımızı biliyor muyuz?

İş işten geçmeden önce teşekkür edebiliyor muyuz sevdiğimize, hiç değilse
bizi sevdiği için...



Diğer yazılar için tıklayın
|

Yazarlar

Merih
Akalın

Zehra Akdoğan

Cengiz Aktar

Uğur Alper

Orhan Bahçıvan

Dr. Arı Balcı

Rüstem Batum

Şabo Boyacı
 
Doğan Cüceloğlu

Şuayip Dağıstanlı

Dilek Dalaklı

Önal Demirci

Tuğrul Eryılmaz

Aynur Gedik

Dr. Mehmet Gürsel

Hakan Kuyucu

Sevin Okyay

Hakan Onum

Dr. Erhan Özer

Dr. Ender Saraç

Robert Schild

Cem Şen

Aykut Tankuter

Umur Talu

Anna Turay

Metin
Yahya Üster

Aret Vartanyan

Dr. Nesrin Yetkin

Erol
Yurderi
Servisler
YENI Okurdan

Bizi desteklemek
İster misiniz?

Yardım

E-posta

Favorilerinize
Ekleyin

miniDEV'i
Tavsiye Et

İletişim

miniDEV'i
Ana Sayfanız yapın
|